Şahsi hakka dayanan el atmanın önlenmesi ve akaryakıt istasyonunun ihtiyati tedbir yoluyla davacıya teslimi hakkında Yargıtay 19. HD kararı

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2016/1455

K. 2016/10552

T. 13.6.2016

DAVA : Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi (şahsi hakka dayalı) davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-karşı davalı vekili Av. ... ile davalı-karşı davacı vekili Av. ...'ün gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında ... satışı yapmak amacıyla 5 yıl süreli bayiilik sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşme gereğince davalı şirketin müvekkili şirketin kira sözleşmesi uyarınca kullanım hakkına sahip olduğu ... bulunan taşınmazı üzerinde müvekkili şirkete ait akaryakıt ürünlerinin satışını yapma taahhüdünde bulunduğunu, ancak davalının müvekkiline keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini bildirdiğini, bunun üzerine müvekkilinin davalıya gönderdiği ihtarname ile davalı şirketin elinde tuttuğu ve fuzuli işgalci olarak kullanmaya devam ettiği istasyonu tahliye etmesinin istendiğini, ancak davalının istasyonu haksız olarak kullanmaya devam ettiği gibi istasyonda başka firmaya ait ürünlerinin satışını yapmaya başladığını ileri sürerek, taşınmaz üzerinde vuku bulan davalının müdahalesinin men'ine ve taşınmaz üzerinde kurulu bulunan istasyonun dava sonuna kadar işletmek ve işlettirmek üzere tüm tesisleri ile birlikte müvekkili şirkete yediemin olarak tedbiren teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, sözleşmedeki hükümlerin genel işlem şartları kapsamında geçerli olmadığını, sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık olduğunu, aşırı yararlanma nedeni ile müvekkilinin sözleşmeyi feshinde haklı olduğunu belirterek, davanın reddine, karşı davasında ise, sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olduğundan sözleşmenin müvekkili tarafından haklı sebeple feshedildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda, davacı şirketin davaya konu akaryakıt ve LPG istasyonunu dava dışı malik şirketten 27.10.2010 tarihinden itibaren 5 yıllığına kiraladığı, davacının kiraladığı ... davalı şirkete bayiilik sözleşmesi uyarınca devrettiği, bayiilik sözleşmesini fesheden davalı şirketin davaya konu yeri şahsi hak sahibi olan davacıya teslim etmesi gerekirken bundan imtina ettiği, davacının davasında haklı olduğu, karşı davada ise davalı/karşı davacının bayiilik sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayandığının tespiti isteminin ancak açılacak eda davası ile birlikte değerlendirilebileceği, bu talepte hukuki yararının bulunmadığı, feshetmiş olduğu sözleşmenin tekrar feshine karar verilmesini talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, davaya konu taşınmaz ve üzerindeki akaryakıt satış yeri ve müştemilatına elatmanın önlenmesine, yatırılacak teminat karşılığında akaryakıt istasyonunun karar kesinleşinceye kadar davacıya yed-i emin olarak tedbiren teslimine, karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı/karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

SONUÇ : Mahkemenin 09.07.2015 tarihli ek kararı ile; nihai kararla birlikte verilen ihtiyati tedbir kararının infazının süresi içinde talep edilmediğinden davacı/karşı davalı vekilinin tedbir kararının infazı isteminin reddine karar verilmiş, bu ek karar davacı/karşı davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan 09.07.2015 tarihli ek kararın ve hükmün ONANMASINA, vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 1.350,00 TL. duruşma vekalet ücretinin bir diğerinden alınarak bir diğerine ödenmesine, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz edenlerden alınmasına, 13/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY 

19. HUKUK DAİRESi

E.  2015/12473 

K. 2016/5587 

T. 4.4.2016

 

DAVA :  Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı  davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince  duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davacı vekili Av. ….. ve davalı vekili Av. .....'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan  avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin  süresinde olduğu  anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR: Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 18.9.2010 başlangıç tarihli 5 yıllık bayilik sözleşmesinin davalı tarafından Rekabet Kurumu kararları gerekçe  gösterilerek 12.5.2013  tarihinde haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan cezai şart, kar mahrumiyeti alacağının bulunduğunu ileri sürerek, 50.000  USD cezai şartın dava tarihinden şimdilik 20.000 TL kar mahrumiyetinin  12.5.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasında 12.5.2008 tarihinden itibaren 10 yıl süreli olarak akdedilmiş ve tapu kaydına da şerh edilmiş bulunan alt kira sözleşmesi  bulunduğunu, muafiyetten yararlanma, süresinin Rekabet Kurulu  kararlarına göre 5 yıl olduğunu, müvekkilinin hukuka aykırı feshinin bulunmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin 5 yıllık süre sonunda kanunen ve kendiliğinden sona erdiğini, iddianın dayanağı protokolün, taraflar arasındaki dikey ilişkiyi kesintiye uğratarak 5 yıllık yeni bir ilişki kurulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde, bayilik sözleşmelerinin grup muafiyetinden yararlanabilmesi için Rekabet Kurulu'nun 2002/2  Sayılı tebliği gereği 5 yıl süre ile yapılmış olması gerektiği, dikey anlaşma kapsamına bayilik, işleticilik, ekipman sözleşmeleri ile birlikte intifa hakkı ve tapuya şerh  edilmiş kira  sözleşmelerinin de girdiği,  taraflar arasında akdedilen 12.5.2008 tarihli uzun vadeli alt kira sözleşmesinin taraflar arasındaki dikey anlaşma  kapsamındaki ilk sözleşme olduğu, 13.9.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ile taraflar arasındaki dikey ilişkinin bütünüyle kesintiye uğradığının ve yenilendiğinin kabul edilemeyeceği, nitekim kira sözleşmesinin bayilik sözleşmesinin yenilendiği tarihte yenilenmiş olduğuna dair yeni bir kira akdinin taraflara ibraz edilemediği, bu suretle davalının hukuki ilişkiyi sona erdirmesinin Rekabet Kurulu  kararının gereği olduğu gereçeleriyle davanın reddine karar  verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Hükmün gerekçesinde sözü edilen kira sözleşmesi dava dışı ... ile davacı arasında  akdedilmiş olup, davalı anılan kira sözleşmesinin tarafı değildir.  Dava konusu akaryakıt bayilik sözleşmesi ise taraflar arasında 13.9.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 5 yıl süreli olarak imzalanmıştır. Görüldüğü gibi akaryakıt bayilik sözleşmesi, Rekabet Kurulu kararlarına uygun olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna rağmen davalı şirket  tarafından davacıya  gönderilen 9.4.2013 tarihli noter ihtarnamesinde dava dışı ...ile davacı arasında 10 yıl süreli akdedilmiş olan 12.5.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi, akaryakıt bayilik sözleşmesinin başlangıcıymış gibi gösterilerek taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin 12.5.2013 tarihinde sona ereceği ve bu tarih itibariyle davacı şirkete ait amblem ve logoların kaldırılacağı bildirilmiştir.

Davacı tarafından davalı aleyhine men'i müdahale davası açılmış ve davacı lehine sonuçlanmıştır. Davacı tarafından davalının sözleşme süresi dolmadan bu şekildeki davranışının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği iddia edilerek iş bu dava açılmış olduğuna göre, mahkemece  yukarıdaki tespitler doğru şekilde değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 4.4.2016  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.