24 NİSAN Pazartesi
● Türkiye İstatistik Kurumu tarafından “Hayat Tabloları” yayınlandı. Yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan "doğuşta beklenen yaşam süresi" Türkiye'de 2018-2020 döneminde 78,3 yıl iken, 2019-2021 döneminde 77,7 oldu. Türkiye'de 2018-2020 döneminde erkeklerde 75,6 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2019-2021 döneminde 75 yıl, kadınlarda ise 81,1 yıl iken 80,5 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıldır. Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki kişilerin ortalama kalan yaşam süresi 63,6 yıl oldu. Erkekler için bu süre 61 yıl iken kadınlarda 66,4 yıl oldu. Türkiye genelinde, 50 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 29,9 yıl oldu. Erkekler için bu süre 27,6 yıl iken kadınlarda 32,3 yıl oldu. Türkiye'de 2019-2021 dönemi hayat tabloları verilerine göre, 65 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,3 yıl olarak hesaplandı. Erkekler için bu süre 15,4 yıl iken kadınlarda 18,9 yıl oldu. Diğer bir ifade ile 65 yaşındaki kadınların erkeklerden ortalama 3,5 yıl daha uzun yaşaması beklenmektedir.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
25 NİSAN Salı
● 25 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7165 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla, 31.03.2023 tarihli bilançolarda yer alan yabancı paraların, 2023 yılı sonuna kadar Türk lirasına dönüştürülmesi ve dönüşümle elde edilen Türk lirası varlığın en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirilmesi durumunda, bu hesapların dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere, vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları ile diğer kazançların kurumlar vergisinden müstesna tutulması öngörüldü. Kurumların 31.03.2022 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını 31.12.2023 tarihine kadar Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk lirası varlığı en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda söz konusu hesapların dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları ile diğer kazançlar kurumlar vergisinden müstesna tutuldu. Cumhurbaşkanı bu istisnayı 31.12.2023 tarihine kadar her bir geçici vergi veya yıllık hesap dönemleri sonu itibarıyla kurumların bilançolarında yer alan yabancı paralar için ayrı ayrı veya birlikte uygulatma konusunda yetki verildi.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
26 NİSAN Çarşamba
● Anayasa Mahkemesi 22/2/2023 tarihinde E.2022/155 numaralı dosyada, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. İtiraz konusu kuralda; evlenen kadının kocasının soyadını alacağı ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra tek başına kullanamayacağı öngörülmüştü. Başvuru kararında özetle; soyadının kadının kimliği ile kişiliğinin bir parçasını oluşturduğu, itiraz konusu kuralla kadının evlenmeden önceki soyadını kullanma hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amacının bulunmadığı, erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkün iken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) söz konusu farklı muamele nedeniyle ihlal kararları verdiği, ayrıca bireysel başvuru alanında Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararlarının da bulunduğu ancak değiştirilmeyen kuralın idare tarafından uygulanmaya devam edildiği, bu durumun ise Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kişiliğin bir parçası olan soyadını taşımak yalnızca bir yükümlülük değil aynı zamanda Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında bir hak niteliğindedir. Nitekim AİHM de anılan hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi kapsamında yer aldığını kabul etmiştir. Süreç içerisinde yapılan anayasal değişikliklerle hem kanun önünde eşitlik ilkesinin hayata geçirildiğinden söz edilebilmesi için kadın ve erkek eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması gerektiği güçlü bir biçimde vurgulanmış hem de anayasa koyucunun eşitlik ilkesinin eşler arasındaki görünümüne verdiği önem açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu itibarla evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da kullanılması yönünden kadın ile erkeğin karşılaştırmaya müsait şekilde benzer durumda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır. Erkek evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra da tek başına kullanabildiği hâlde kuralla kadının evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra ancak kocasının soyadının önünde kullanabileceği öngörüldüğünden karşılaştırmaya müsait şekilde benzer durumda olan eşler arasında cinsiyet temelinde farklı muamelenin yapıldığı açıktır dendi.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
27 NİSAN Perşembe
● Gümrüksüz Satış Mağazaları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişikliğe göre İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ibaresi Türk Boğazları olarak , Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ibaresi ise Ticaret Bakanlığı olarak değiştirildi. Ayrıca diğer değişiklikler ile gümrüksüz satış mağazaları ve depoları açılışı için aranan ödenmiş sermaye miktarı , kurumlar vergisi ve teminat tutarları güncellenerek değiştirildi. Öte yandan gemilere satış mağazalarından Türk Bayraklı gemilere satış yapılması için geminin yurt dışı seferde sayılan gemi statüsünde olduğunun teyidinin Gümrük İdaresinden alınması şartı getirildi. Yönetmeliğe , gümrüksüz satış mağazalarının faaliyeti dışında kullanılması halinde çalışmalarının geçici olarak durdurulacağı da eklendi. Bu yönetmelik yayımı itibariyle yürürlüğe girdi.
İlgili belgeye ulaşmak için TIKLAYINIZ
-§-
28 NİSAN Cuma
● Kira artışlarında geçtiğimiz yıldan bu yana uygulanan yüzde 25 tavan uygulamasının devam edeceği yönündeki açıklamalar art arda gelirken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hapis ve para cezası gibi yaptırımların uygulanabileceğini söyledi. Ceza uygulamasının hayata nasıl geçirileceği konusu tartışmaya açıldı. Geçmiş yıllarda konut ve işyeri kira zamları 12 aylık tüfe ortalaması ile hesaplanırken, yüksek fiyat artışları nedeniyle geçtiğimiz haziran ayında 'yüzde 25 tavan' uygulaması getirilmişti. 1 yıllığına hayata geçirilen bu uygulama, temmuz ayında sona erecekti. Temmuza yaklaşılırken konuyla ilgili hükümetten art arda açıklamalar geldi. Önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, tavan uygulamasının devam edeceğini duyurdu. Ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, fahiş artış konusunda yeni çalışmaları olduğunu, fahiş kira artışı yapanlara hapis ve para cezası gibi yaptırımların uygulanabileceğini söyledi. Adalet Bakanlığı olarak bu konuda hazırlık yaptıklarını bildiren Bozdağ, "Bu süre bir defa uzatılacak. Bir yaptırım getirme durumu söz konusu. Şimdi burada bir yandan sürenin uzatılması, bir yandan da fahiş kira artışlarına yani haklı bir neden olmadan, piyasa koşullarına aykırı bir biçimde sırf haksız kazanç elde etmek maksadıyla buna girişiyorsa bunu kanun bir yaptırıma bağlayabilir" ifadelerini kullandı. Bozdağ, düzenlemenin nasıl yapılacağıyla ilgili ise, "Bu yasal düzenleme. Fiyatları etkileme maddesi var, Türk Ceza Kanunu'nun 237'nci maddesi. Biz orada 237/A diye bir yeni madde ihdas ederek, burada bu gibi konular, sadece kirada değil bunun içinde başka özellikle tüketim maddeleriyle ilgili de bazı değerlendirmelerimiz var. Dünya örneklerini de biz inceleyerek, Türkiye'ye de bakarak, piyasada, girdilerde hiçbir artış olmadığı halde, maliyette hiçbir artış olmadığı halde yani makul olanın, piyasanın o günkü cereyan eden cari şartlarının dışında ve üstünde fahiş bir artış yaptığı takdirde sadece yasak değil, aynı zamanda bunun bir yaptırıma bağlanması son derece önemli" dedi. Üç alternatifleri olduğunu kaydeden Bakan Bekir Bozdağ, "Hapis cezası olabilir, adli para cezası olabilir, idari para cezası öngörülebilir. İdari para cezası olursa kabahat olur, o ayrı bir kanunda düzenlenmesi gerekir ama diğerleri Türk Ceza Kanunu'nda. Şimdi bizim öngörümüz Türk Ceza Kanunu'nda bu alanda bir değişikliğin yapılması yönündedir" diye konuştu.