Rücu Hakkı

Rücu Hakkı

  • Rücu kavramı, başkasına ait bir borcu ifa eden kişinin, bunu asıl borçludan isteyebilmesini ifade eder.
    Rücu Hakkı, alacaklı karşısında borçlu olsun ya da olmasın,3.kişinin bir başkasına ait bir borcu ifa etmesi halinde, asıl borçludan talep edebileceği bir alacak hakkıdır.

   Söz konusu alacak hakkı, alacaklı ile asıl borçlu arasındaki asıl borç ilişkisinden doğan alacak hakkından bağımsız, rücu eden ile edilen arasındaki hukuki ilişkiden doğan yeni bir haktır. Diğer bir deyişle başkasına ait borcu ifa ettiği için malvarlığında kayba uğrayan kişiye tanınan, malvarlığındaki eksilmeyi gidermeye yönelik tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır.

  • RÜCU HAKKININ TÜRLERİ
    1-Basit Rücu Hakkı

                               Yasada rücu hakkı öngörülmüş fakat bu hak halefiyet ile desteklenmemişse söz konusu olur.

                               Türk Hukukunda Halefiyet sadece yasanın öngördüğü durumlarda mevcuttur. Dolayısıyla başkasına ait borcu ifa eden kişi, asıl borçluya aralarındaki iç ilişki sebebiyle başvurabilir. Basit rücu hakkı halefiyetin aksine hak sahibine, alacaklının haklarının geçişini sağlamaz.                         

  • RÜCU HAKKININ TÜRLERİ
    2-Halefiyetle Güçlendirilmiş Rücu Hakkı

Borçlar Kanunu anlamında halefiyet  «başkasına ait bir borç dolayısıyla alacaklıyı tatmin eden kişinin, onun haklarını, kanunda belirtilen hallerde ve tatmin ettiği oranda kendiliğinden elde etmesidir».

Halefiyet yasal ve sözleşmeye dayalı halefiyet olarak 2’ye ayrılır.

  • KANUNİ HALEFİYET
  • TBK, TTK, SSGSSK’da sözleşmeye dayanan halefiyete yer verilmemiştir. Sadece kanuni halefiyet düzenlenmiştir.
  • Yasada halefiyetin öngörüldüğü hallerde hiçbir hukuki işleme gerek kalmaksızın, alacak ve ona bağlı haklar yasa gereği halefe intikal eder(kanuni devir). Faiz, gecikme tazminatı, rehin, kefalet gibi feri haklarla birlikte ispat araçları halefe geçer. Halefiyet, borcun tipinde hiçbir değişikliğe sebep olmaz.
  • GENEL HALEFİYET  TBK m.127

Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:

1. Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde.

2. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği takdirde.

Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.

  • Kanunda öngörülen özel halefiyet halleri, genel halefiyete göre önceliklidir. TBK m.127’ye göre halefiyette 3.kişi ifa zorunluluğu olmaksızın alacaklıyı tatmin ederken, özel halefiyet hallerinde ise 3.kişinin ya ifa yükümlülüğü vardır ya da birlikte borçlu olduğu kişinin edimini ifa etmektedir. Bir başka deyişle 3.kişi borçtan şahsen sorumludur.
  • Bölünemez bir edimin birlikte borçluları TBK m.85
  • Müteselsil borçlunun rücu TBK m.168/1
  • Kefalet hukukunda kefilin rücu TBK m.596 gibi.
  • RÜCU HAKKININ KAYNAKLARI
  • Basit Rücu Hakkının Kaynakları

A.SÖZLEŞMEDEN DOĞAN RÜCU HAKKI

1.Adi Ortaklık Sözleşmesi

  1. Taraflar arasında böyle bir sözleşmenin varlığı halinde, alacaklı tatmin edildikten sonra iç ilişkideki hesaplaşma TBK 627’ye göre belirlenir. Kural olarak katılma payları eşittir.

2.Vekalet Sözleşmesi

  1. Genellikle güvence sözleşmelerinde (kefalet sözleşmesi, garanti sözleşmesi gibi) ortaya çıkmaktadır. Kefil alacaklıyı tatmin ettikten sonra asıl borçluya aralarındaki vekalet sözleşmesine dayanarak rücu haklarını ileri sürebilir.
  2. Vekil, alacaklıya yaptığı bütün ödemeleri masraf olarak müvekkilden talep edebilir. Faiz de ödenmişse faiz de masraf olarak istenebilir. Dava masrafları da istenebilir.
  3. Vekil ,vekalet verenin talimatlarına uymak ve ona hesap vermek zorundadır. Bu yükümlülüklerini yerine getirmezse vekalet sözleşmesinden doğan rücu hakkını ileri süremez.

3.Kontrgaranti Sözleşmesi (Banka Teminat Mektupları)

  1. Banka, alacaklıya borçlunun ifa edeceği edimi değil, borçlunun borcuna aykırı davranması halinde alacaklının uğrayacağı zararı tazmin etmeyi üstlenmektedir.

B.SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN RÜCU HAKKI

  1. Borcu ifa eden 3.kişi borçlu için herhangi bir edimde bulunmayı amaçlamadığından zenginleşmeye dayanarak borçluya rücu eder. Bu tür sebepsiz zenginleşmelerde fakirleşen, zenginleşenin bir başkasına olan borcunu ona karşı herhangi bir edim yükümünü yerine getirme düşüncesi olmaksızın ve onun açık veya varsayılan izni olmaksızın ifa etmektedir. Uygulama alanı oldukça dardır.

C.VEKALETSİZ İŞ GÖRMEDEN DOĞAN RÜCU HAKKI (TBK 530)

  1. İş gören masrafların faizi ile birlikte giderilmesini isteyebilir. Masrafların yapıldığı anda bunları talep etme alacağı muaccel olur ve bunlara ilişkin faiz kendiliğinden işlemeye başlar.
  • RÜCU HAKKININ KAYNAKLARI
  • Halefiyet Hallerinde Rücu

A.GENEL HALEFİYET HALLERİNDE RÜCU

1.Rehinden Kurtaran Lehine Halefiyet

  1. Bir şeyin üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakka sahip 3.kişi,bir başkasının borcu için o şeyi rehinden kurtardığı takdirde, alacaklının haklarına halef olur. Alacağın muaccel olması gerekir.

2.Alacaklıya İhbar ile Halefiyet

  1. Ödeme güçlüğü içinde bulunan borçlunun, kendisi yerine alacaklıyı tatmin edecek 3.kişiyi bularak zaman kazanması adına getirilmiş bir düzenlemedir.3.kişi ifada bulunduğu ölçüde alacaklıya halef olur. Halefiyetin gerçekleşmesi için borçlunun onun yerine 3.kişinin borcu ifa edeceğini alacaklıya en geç ifa anına kadar bildirmelidir.

B.ÖZEL HALEFİYET HALLERİNDE RÜCU

1.Bölünemez Borçlulukta

  1. İfada bulunan bölünemez borcun borçlusu, iç ilişkiye göre kararlaştırılmış veya belirlenebilir payını aşan miktarda alacaklıyı tatmin ederse, diğer borçlulara karşı rücu hakkını ileri sürebilir.

2.Müteselsil Borçlulukta

  1. Alacaklının borçlulardan biri tarafından tatmin edilmesi diğer borçluları da payları oranında borçtan kurtarır. Alacaklıyı tatmin eden borçlu rücu hakkını elde eder.

3.Kefalet Sözleşmesinde

  1. Kefil alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde onun haklarına halef olur.

4.Sigorta Hukukunda

  1. Özel sigortalarda, sigortacı zararı tazmin ettiği ölçüde sigortalının haklarına halef olur.
  2. SGK iş kazası, meslek hastalığı ve sair hastalık durumlarında, sigortalıya yapmış olduğu ödemeler için işverene, zarara sebep olan 3.kişilere ve kusuru varsa onları çalıştıranlara rücu edebilir. İşverenin çalıştırdığı işçileri süresi içinde işe giriş bildirgesi ile kuruma bildirme yükümlülüğü vardır. Bu yükümü yerine getirmezse bu sırada meydana gelen zararlar için kusur aranmaksızın işverene rücu edilir. Aynı şekilde iş kazası ve  meslek hastalığının da süresi içinde kuruma bildirilmesi gerekir aksi halde rücu doğar.
  • RÜCU HAKKININ GENEL KOŞULLARI
  • Geçerli bir borç ilişkisinin varlığı

Halefiyete dayalı rücu hallerinde, alacaklının tatmini anına kadar borç geçerliliğini korumalıdır.

  • Borcun başkasına ait olması
  • Alacaklının tatmini
  1. Alacaklının borçlulardan biri ile yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır. Ancak alacaklı ile ibra sözleşmesi akdeden müteselsil borçlunun bunu diğer borçlulara ihbar etmesi gerekmektedir. Sulh sözleşmesinde de ibra hükümleri kıyasen uygulanır.
  2. Kefalette, kefil alacaklıyı kefalet sözleşmesinden doğan borcun ifası amacıyla tatmin etmelidir. Aksi takdirde rücu hakkı doğmaz.
  3. Sigortacının tazminat ödeme borcu, sigortalının prim borcunu(veya ilk taksidini) yatırdığı tarihte başlar. Sözleşmenin yapıldığı tarih ile prim borcunun ilk taksitinin ödeneceği tarih arasında riziko gerçekleşirse sigortacının zararı karşılama yükümlülüğü doğmayacağı için, rücu hakkı da doğmaz.
  • Rücu hakkının kullanılması ve kaybedilmiş olmaması
  1. Rücu hakkının kullanılabilmesi için yapılan ifanın geçerli olması gerekir. Alacaklının borçlu aleyhine mahkeme ilamı alması veya icra takibine başlamış olması rücu hakkının kullanılması için yeterli değildir.
  2. Rücu hakkı, bir alacak hakkı olduğundan, bu hakkın kullanılması için dava açılması şart değildir.
  3. Rücu hakkı, miras yoluyla intikal eder.
  4. Rücu hakkının , kaybedilmemesi için ortak defilerin veya asıl borçluya ait defilerin ileri sürülmüş olması gerekir. Ortak defileri ileri sürmeyen borçlu rücu hakkını kullanamaz. Ancak diğer bir borçlunun kusurlu davranışı yüzünden ortak defilerini ileri süremediğini ispat edebilirse, kusurlu borçluya karşı rücu hakkını kullanabilir. Buna karşılık, borçluların kişisel defilerini ileri sürmeden alacaklıya ifada bulunması rücu hakkını kaybettirmez. Alacaklıyı tatmin eden kişi, bu durumu asıl borçluya ihbar etme yükümlülüğü altındadır. Aksi takdirde, bundan haberdar olmayan diğer bir borçlunun alacaklıya ikinci defada ifada bulunmasına sebep olursa ilk ifada bulunan kişi rücu hakkını kaybeder.
  • RÜCU HAKKININ ÖZEL KOŞULLARI
  • Bölünemez Borçlulukta
  • Müteselsil Borçlulukta

A. Müteselsil bir borç ilişkisinin varlığı

B. Borçlunun ifadan kaçınmasının mümkün olmaması

  1. Ortak defiler, müteselsil borçluların tümüne tanınmış olan ve borcun doğuş sebebinden veya konusundan doğan defilerdir. Borçlu, alacaklıya karşı borcun varlığına ilişkin itiraz olarak; şekil noksanlığını, alacaklının ehliyetten yoksunluğunu, sözleşmenin içeriğinin hukuka veya ahlaka aykırı olduğunu, muvazaalı olduğunu, borcun ifa, takas veya bir başka sebeple sona erdiğini öne sürebilir.  Ödemezlik defi, zamanaşımı defi , borcun muaccel olmadığı defileri ise dar anlamda def’i örnekleridir. Ortak defileri ileri sürmek hem hak hem de yükümlülüktür.
  2. Her müteselsil borçlu yalnızca kendisine ait kişisel defileri iler sürebilir. İradesi hata, hile veya tehditle sakatlanmış borçlu, bu geçersizlik nedenlerini ileri sürmeksizin ifada bulunursa, rücu hakkını kaybetmez ve diğer borçlulara iç ilişkideki payları oranında bu hakkını ileri sürebilir..
  • Kefalette

A.Geçerli bir asıl borcun varlığı

  1. Asıl borcun zamanaşımına uğradığını bilerek bu borç için kefil olan kişi, alacaklıyı tatmin ettikten sonra halefiyete dayanarak asıl borç ilişkisine rücu edebilir. Ancak, asıl borçlu kefile karşı zamanaşımı def’ini ileri sürerek rücu hakkını bertaraf edebilir.

B. Geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığı

C. Asıl borcun muaccel olması

  • Sigortada

A. Geçerli bir sigorta sözleşmesinin varlığı

B. 3.Kişinin sorumluluğunu gerektiren bir durumun varlığı

C. Sigortalının dava hakkının varlığı

  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ GENEL SONUÇLARI
  • Halefiyetle geçen alacağın üst sınırını asıl alacak miktarı oluştur. Halefiyetle geçen alacağın ölçüsü, ifada bulunan 3.kişinin alacaklıyı tatmin etmek için sarf ettiği meblağ değildir.
  • Halefiyetle birlikte alacağa bağlı feri hakları, yenilik doğuran hakları (muacceliyet ihbarı, seçim hakkı, temerrüt ihtarı, zarar tazminini isteme ya da takas talep etme hakkı vs.) ve alacaklının şahsına bağlı olmayan öncelik haklarını ve dava ve icra takibi haklarını devralır. Bu haklar üzerinde alacaklının tasarruf yetkisi ortadan kalkar.
  • Borçlu, asıl alacaklıya karşı ileri sürebileceği itiraz ve defileri halefe karşı da ileri sürebilir.
  • Faiz hakkı, halefiyetin gerçekleştiği anda muaccel olmamak koşuluyla halefe geçer.
  • Davayı sürdürme yetkisi ve icra takibi hakkı da halefe geçer. Dava devam ederken halefiyet gerçekleşmişse, halef bu davaya kaldığı yerden devam edebilir. Alacaklı, borçluya karşı icra takibi başlatmışsa, halef borçluya ödeme emri göndermeksizin söz konusu takibe devam edebilir.
  • Alacaklıya kısmen ifada bulunan üçüncü kişi, alacağa ve alacağa bağlı haklara kısmen halef olur.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ GENEL SONUÇLARI

 

  1. Teslim şartlı taşınır rehni teslim edilmeksizin; ticari işletme rehni ticaret siciline tescil edilmeksizin halefe geçerler. Asıl borç ilişkisinde cezai şart kararlaştırılmışsa, halefiyet anında muaccel olmak koşuluyla halefe geçer.
  2. Borçlunun borç ilişkisinin geçerliliği veya ispatı ile ilgili olarak alacaklıya verdiği belgeler (borcun ikrarına ilişkin belgeler, rehin sözleşmesi, taşınmazın tesciline ilişkin belgeler) varsa, alacaklı bunları da halefe teslim etmelidir. Kısmen halefiyette alacaklı bu belgeleri teslim etmek zorunda değildir. Bu durumda borçlu ifa ettiği kısmın borç senedi üzerine yazılmasını veya kendisine makbuz verilmesini isteyebilir.
  3. Alacaklının kısmen tatmini halinde, tatmin eden kişinin alacaklıya halef olması ile alacaklının durumu kötüleşmemeli, önceki durumundan ağır bir konuma getirilmemelidir. Bu durumda «alacaklı zararına halefiyet olmaz» ilkesi devreye girer. Alacaklının alacağı, halef olan kişinin alacağından önce gelir. Asıl borçlunun malvarlığı söz konusu her iki alacağı da karşılamıyorsa, alacaklı alacağını öncelikle olarak aldıktan sonra, halefin rücu hakkı, borçlunun kalan malvarlığından kısmen karşılanacaktır. Bu ilke TBK m. 596 ve İİK m. 204’te de benimsenmiştir. Alacak rehinle güvence altına alınmışsa ,rehnin paraya çevrilmesi yoluyla öncelikle alacaklı tatmin edilecek, eğer geriye bir şey kalırsa halef bu miktarla sınırlı olarak rücu hakkını kullanabilecektir.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  • Bölünemez Borçlulukta
  1. Taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa ve hukuki ilişkinin niteliğinden aksi anlaşılmıyorsa, borçluların her birinin sorumluluğu «eşit pay karinesi» ne göre belirlenir. Kendi sorumluluk payını aşan miktarda ifada bulunan borçlu, diğer borçluların her birine ancak payları oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinin ödemede bulunamaması(aciz durumunda)halinde, ondan alınamayan kısmı diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdür.
  • Müteselsil Borçlulukta
  1. Borçlulardan biri alacaklıyı tatmin etmedikçe iç ilişkide diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı doğmaz. Alacaklının borçlulardan biri aleyhine mahkeme ilamı alması veya icra takibine başlamış olması rücu hakkının doğumu için yeterli değildir.
  2. Müteselsil borçlunun rücu hakkının tutarı alacaklıya ifa etmeyi taahhüt ettiği edime göre değil, ifa ettiği edime göre belirlenir. Örneğin ,A ,B,C ve D 100 TL’lik paylarla müteselsil olarak borçludurlar. Eğer A alacaklıya 80 TL ödemişse B,C ve D’nin her birine 20 TL için rücu edebilir.
  3. Alacaklıyı tatmin eden borçlu fazladan ödediği miktarın rücu hakkının tamamını diğer müteselsil borçluların yalnızca birinden talep edemez, her bir borçlu iç ilişkide sadece kendine düşen paydan sorumludur.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  1. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdür. Bunun için borçlunun, İİK esasları çerçevesinde acze düşmüş ya da Türkiye’de icra takibinin yapılması imkansız hale gelmiş olması gerekir. TBK 167/1’de öngörülen eşit paylaşım ilkesi bu durumda uygulanır. Yani taraflar aksini kararlaştırmadıkça ya da hukuki ilişkinin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça borçlular tarafından eşit olarak üstlenilir.
  2. Birden çok kimsenin ortak kusuruyla veya farklı sebeplerle aynı zararın meydana gelmesine sebep olması (TBK 61),miras bırakanın birden çok mirasçısı bulunması halinde bu mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olması (TMK 641/1) yasa ile öngörülen müteselsil sorumluluklardır. Örneğim, tereke borçları için ödemede bulunan mirasçı, miras payını aşan kısım oranında alacaklının haklarına halef olur.
  3. Müteselsil borçlular alacaklı ile yaptıkları sözleşmede faiz kararlaştırmışlarsa söz konusu faiz rücu kapsamında talep edilir.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  1. Diğerlerine rücu hakkına sahip borçlulardan her biri, ifa ettiği oranında alacaklının haklarına halef olur ancak, bu hüküm emredici değildir.
  2. Alacağa bağlı feri hakların müteselsil borçlulara geçişi, alacağın geçişiyle aynı anda olur. Alacaklı lehine taşınmaz rehni varsa alacaklıyı tatmin eden müteselsil borçlu tapu sicilindeki alacaklılar listesine kendi adının yazılmasını isteyebilir; ipotekli borç veya irat senedi varsa bu senetlerin kendisine teslim edilmesini talep edebilir; taşınır rehni mevcutsa, rehin konusu taşınırın kendisine verilmesini talep edebilir.
  3. TBK m. 168/2’ye göre alacaklı, diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır. Örneğin rehin konusu şeyi, rehini verene iade eder ve bu şekilde ödemede bulunan borçlunun rücu hakkını tehlikeye düşürür ve onun zarara uğramasına sebep olursa bu zararlardan bizzat sorumlu tutulur.
  4. Müteselsil sorumlular arasında iç ilişkiyi düzenleyen TBK m.62 tüm müteselsil sorumluluk hallerinde uygulama alanı bulan genel bir hükümdür. Bu kapsamda hakime yol gösterici bazı ölçütler getirilmiştir. Örneğin hakim  «bütün durum ve koşulları» ,»her bir sorumluya yüklenebilecek kusurun ağırlığını», »haksız fiilden elde edilmek istenen menfaat» ve «yarattıkları tehlikenin ağırlığı ve yoğunluğu» nu dikkate almalıdır. Rücu konusunda açık bir hüküm olmamasına rağmen bu sıralamaya bakılmalıdır. Hakim iç ilişkideki rücu kapsamını belirlerken dış ilişki ile bağlı değildir. Bu oranlar birbirinden farklı olabilir. Hakime, hakkaniyete uygun olarak iç ilişkide rücu sağlaması amacıyla takdir yetkisi verilmiştir.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  • Kefalette
  1. Kefilin rücu hakkının kapsamının belirlenmesinde asıl borç miktarı değil, kefilin fiilen alacaklıya yaptığı ödemenin tutarı dikkate alınmalıdır.
  2. Kefilin ,kefalet sözleşmesinden doğan sorumluluğunu aşan miktarda alacaklıyı tatmin etmesi durumunda aşan miktar için halefiyet söz konusu olmaz.
  3. Kefilin sorumluluğunun kapsamı içinde olan asıl borç, asıl borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçları ve faiz ile diğer masrafların toplam tutarı kefalet sözleşmesinde yazan asıl tutarı geçemez. Ancak, kefalet senedinde gösterilen miktarla kefilin rücu yoluyla talep edebileceği miktar her zaman aynı olmaz.
  4. Kefil alacaklıya, kefalet sözleşmesinde belirtilen miktarı aşan bir ifada bulunsa bile, halefiyetle desteklenmiş rücu hakkı kefalet belgesinde gösterilen azami miktarı aşamaz. İfada bulunulan fazla kısım için basit rücu (vekalet, vekaletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme) yoluna başvurulmalıdır.
  5. Borçlu veya 3.kişi tarafından verilen ayni veya şahsi güvencelerin kefile geçebilmeleri için kefalet sözleşmesinin yapıldığı anda mevcut ve alacaklının tatmini anında varlıklarını sürdürüyor olmaları gerekir.
  6. Alacaklı zararına halefiyet olmaz ilkesine göre, kefilin borcu kısmen ödemesine bağlı olarak rehin hakkı kefile kısmen geçerse, kısmen alacaklıda kalan rehin hakkı kısmen kefile geçen rehin hakkına göre öncelikli olacaktır.
  7. Alacağın bir rehinle güvece altına alınmadığı durumlarda, kısmi ifada bulunan kefilin asıl borçluya karşı rücu hakkını kullanabilmesinin tek şartı borcun muaaccel olmasıdır.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  1. TBK 596/4 gereğince alacaklıyı tatmin eden rehinli taşınmaz maliki ancak şu koşulların gerçekleşmesi halinde kefile karşı rücu hakkını kullanabilir:

1-Kefil ile rehinli taşınmaz maliki arasında bu konuda bir anlaşma yapılmış olması

2-Kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra rehnin 3.kişi tarafından verilmesi

  1. Kefalet sözleşmesi akdedilmesi sırasında veya sonradan, sözleşmenin değiştirilmesi yoluyla kefilin halefiyet hakkından vazgeçmesi hükümsüzdür.
  2. Kefil, alacaklının takibi sırasında asıl borçluya veya onun mirasçılarına ait defileri ileri sürmezse rücu hakkını kaybeder. Kefilin rücu hakkını kaybetmesi için, asıl borçlunun, kefilin borcu ödemeden  önce bu defileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat etmesi gerekir.
  3. İleri sürülmediği takdirde rücu hakkının kaybına yol açan def’iler kesin def’ilerdir(örneğin iflasla ilgili defiler);geciktirici defilerin ileri sürülmemesi rücu hakkının kaybına yol açmaz. Borcun muaccel olmadığı defi gibi. Ancak bu def’i ileri sürülmezse, rücu hakkını kullanmak içim borcun muaccel olmasını beklemek gerekir.
  4. Borçluya ait savunma imkanlarının ileri sürülmemesi yasal halefiyet hakkını etkilemez. Kefil, alacaklının haklarına yine halef olur ama asıl borçluya rücu edemez.
  5. Kefil, borcu ve faizi tamamen veya kısmen ödediği takdirde, bunu asıl borçluya bildirmelidir. Alacaklıyı tatmin eden kefil kusurlu olarak, bunu asıl borçluya bildirmez ve asıl borçlu iyi niyetle tamamen veya kısmen ifada bulunursa kefil rücu hakkını kaybeder. Kefil, bu durumda alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme talebinde bulunabilir.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  • Sigortada
  1. Sigortacı, sigorta tazminatı ödediği anda sigortalının yerine geçer ve onun haklarına halef olur (TTK m.1472).Ancak, sigortacı ödediği tazminat oranında sigortalının haklarına halef olabilir.
  2. Sigortalı, zarar sorumlusu 3.kişiden alacağını talep bakımından sigortacıya göre önceliklidir. Eğer sigortacı, zarar sorumlusunun içinde bulunduğu ödeme güçsüzlüğü nedeniyle, sigorta tazminatının tamamını rücu ile elde edemiyorsa buna kendisi katlanmalıdır.
  3. Sigortacı, sigortalıya ait bütün defileri  3.kişilere karşı ileri sürebilirken,3.kişi de sigortalıya karşı ileri sürülebilecek tüm defileri  sigortacıya karşı ileri sürebilir.
  4. Sigortacıya karşı ileri sürülecek savunma araçlarının tazminat alacağına ilişkin olması gerekir. Örneğin 3.kişi ve sigortalının ibra anlaşması yapmış olması, sorumsuzluk anlaşması yapmış olması, alacağın zamanaşımına uğramış olması gibi.
  5. Bir mal üzerindeki menfaat için birden fazla sigorta sözleşmesi akdedilmesi halinde her bir sigortacı zararı tazmin ettiği oranda sigortalının haklarına halef olur.
  6. Sigortacı, sigorta sözleşmesinde belirlenen bedeli değil, fiilen sigortalıya ödemede bulunduğu miktarı rücu kapsamında talep edebilir. Sigorta tazminatı dışında yapılan masrafları rücu edemez. Örneğin sigorta sözleşmesinin yapılması ile ilgili masraflar veya ekspertiz ücretleri. Ancak, rücu talebinin dava yoluyla ileri sürülmesi halinde, sigortacının yaptığı dava masraflarının rücu hakkı kapsamında olduğu kuşkusuzdur.
  • HALEFİYETE DAYANAN RÜCU HAKKININ ÖZEL SONUÇLARI
  1. Alacağa bağlı faizler de bağlı hak olduğundan bunlar da alacakla birlikte sigortalıya geçer. Yargıtay sigortacının sigortalıya halef olduğu, yani ödemeyi yaptığı andan itibaren temerrüt faizini talep edebileceği yönünde kararlar vermiştir.
  2. Sigortalı ile 3.kişi arasındaki borç ilişkisinden doğan ve kişiye bağlı öncelikler dışında kalan imtiyazlar ödemede bulunan sigortacıya geçer.
  3. Sigortalı, sigortacının henüz halefiyet hakkı doğmadan önce, ancak rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu dönemde sigortacının rücu hakkını korumak için gerekli önlemleri almalıdır.Aksi  halde TBK m.112’den doğan tazminat talebi takas defi olarak karşısına çıkar.
  4. Sigortalı, rizikonun gerçekleştiğini gecikmeksizin sigortacıya bildirme yükümlülüğü altındadır. Bunun yanında sigortalı, sigortacıya karşı halef olarak rücu talebinde bulunabilmesi için gereken belgeleri ve ispat araçlarını da sağlamalıdır.
  • RÜCU HAKKINA DAYALI ALACAKALARDA ZAMANAŞIMI
  • Basit Rücu Hakkına Dayalı Alacaklarda
  1. Basit rücu hakkı halinde alacaklıyı tatmin eden kişinin şahsında rücu hakkı, alacaklının hakkından tamamen bağımsız yeni ve özgün bir hak olarak doğmaktadır. Hakkın kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olması nedeniyle bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Bu süre alacaklı ile asıl borçlu arasındaki ilişkinin hukuki niteliğine göre belirlenir.
  2. Sözleşmesel ilişkiye dayanıyorsa 10 yıl,
  3. Vekalet sözleşmesinden kaynaklanıyorsa 5 yıl,
  4. Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa 2 yıllık kısa ve 10 yıllık uzun zamanaşımı süreleri uygulanır gibi.
  5. Halefiyete Dayalı Rücu Hakkından Kaynaklanan Alacaklarda

A.Genel Halefiyet Hallerinde

  1. Halefiyetle  geçen alacak hakkı ve ona bağlı feri haklar için zamanaşımı başlamışsa, bu zamanaşımı işlemeye devam eder. Zamanaşımının başlangıç tarihi, alacağın asıl borç ilişkisindeki muacceliyet tarihidir.
  2. Zamanaşımı süresi durmuş iken, alacaklı tatmin edilir ve halefiyet gerçekleşirse, zamanaşımının durması alacaklının şahsına bağlı bir sebep olarak ortaya çıktığı içim, halefiyetle birlikte süresi kaldığı yerden işlemeye başlar.
  3. 3.Kişinin alacaklıya ihbarı ile halefiyet halinde bu ihbar borcun ikrarı niteliğinde olduğundan zamanaşımı kesilir. Halefiyet anından itibaren yeni zamanaşımı süresi başlar. Ancak zamanaşımının kesilmesi için ihbarın borçlunun onayı ile yapılması gerekir.
  • RÜCU HAKKINA DAYALI ALACAKALARDA ZAMANAŞIMI

B.Özel Halefiyet Hallerinde

1.Bölünemez veya Müteselsil Borçlulukta

  1. Alacaklıyı tatmin eden müteselsil borçlu halefiyete dayanırsa, kendisine intikal eden alacağın tabi olduğu zamanaşımı ne durumdaysa, rücuya dayalı alacak için de aynı zamanaşımı süresi geçerlidir. Buna karşılık, müteselsil borçlu, rücu borçlusu ile aralarındaki ilişkiye dayanmaktaysa, aralarındaki ilişkinin niteliğine göre belirlenen yeni ve bağımsız bir anlaşma söz konusu olacaktır. Yani müteselsil sorumlu zarar görenin halefi olarak diğer sorumlulardan talepte bulunacaksa, TBK m.73 uygulama alanı bulmaz.
  2. TBK m.73

Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.

  1. Kendisinden talepte bulunulan zamanaşımı henüz dolmamış borcun borçlusu bir başka müteselsil borçlunun şahsından doğan savunmayı(zamanaşımı def’ini) alacaklıya karşı ileri süremez.

2.Kefalette

  1. Alacaklıyı tatmin eden kefil asıl borçluya karşı rücu talebinden bulunurken ister TBK m.596’da düzenlenen genel rücu hakkına, ister asıl borçluyla aralarındaki iç ilişkiye dayanabilir. Kefil, iç ilişkiye dayanarak rücu ederse zamanaşımı süresi iç ilişkiye göre belirlenir. Diğer halde, ”Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya ifada bulunduğu tarihte başlar. ”Bu süre 10 yıldır. Kefilin alacaklıyı tatmin etmesiyle asıl alacağa ve ona bağlı haklara ilişkin işlemekte olan zamanaşımı kesilir ve yeniden işlemeye başlar.
  • RÜCU HAKKINA DAYALI ALACAKALARDA ZAMANAŞIMI

3. Sigortada

Sigortalının zararını tazmin eden sigortacı için, sigortalıdan kendisine halefiyetle intikal eden alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi hiçbir değişikliğe uğramaksızın işlemeye devam eder. Zamanaşımı süresinin dolmasını istemeyen sigortacı, bir an önce sigortlanın zararını tazmin etmelidir.

Sigortacının rücu talebine TBK m.73 uygulanmaz çünkü sigortacı tazminatını ödediği anda TTK 1472’ye göre sigortalıya halef olur.

  • KAYNAKÇA

Yrd.Doç.Dr.Emine KOÇANO RODOSLU’nun

RÜCU HAKKI KONULU DOKTORA TEZİ