6098 Sayılı Kanun Çerçevesinde
Tehlike Sorumluluğu
Tehlike Sorumluluğu Nedir?
Tehlike sorumluluğu, özellikle bazı faaliyetlerin ciddi ve ağır tehlikeler taşıması karşısında, o faaliyeti yürüten kişi veya faaliyeti yürüten işletme sahibi ya da işleten aleyhine kabul edilen kusursuz bir sorumluluk tipidir.
Kanun koyucu, tehlike sorumluluğuna ilişkin genel düzenlemeyi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 71 ile getirmiştir. Sorumluluktan kurtuluş imkanının mevcut olmadığı, ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk hali düzenlenmiştir.
Maddenin uygulama alanı, zararın bir işletme faaliyetinden doğmuş olması şartı getirilerek sınırlandırılmıştır. Bu nedenle herhangi bir işletme faaliyeti niteliğinde olmayan bireysel faaliyetlerden doğan zararlar, söz konusu faaliyet ne kadar tehlikeli olursa olsun, TBK m. 71 kapsamında sorumluluğa neden olmaz.
Tehlike Sorumluluğu ve Denkleştirme
TBK m.71
- Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
- Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arz eden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arz eden işletme sayılır.
- Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
- Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
Sorumluluğun Ortaya Çıkmasının Şartları
Sorumluluğun Ortaya Çıkmasının Şartları
Yargıtay Kararları
YHGK 10.11.1976 tarihli kararında «araç sahibinin tehlike sorumluluğu esasına göre sorumlu tutulabilmesi için ilke olarak illiyet bağının gerçekleşmesi...» gerektiğini belirtmiştir.
YHGK 18.03.1987 tarihli kararında «işverenin sorumluluğu için yer ve zaman bakımından bağlantı yeterli olmayıp, tehlikenin işçinin ya da 3.kişinin ağır veya tam kusuru ile kesilmemiş bulunması..» gerektiğini belirtmiştir.
Y 21.HD 3.10.2002 tarihli kararında «Tehlike sorumluluğu bir sonuç sorumluluğu değildir. Gerçekten zarar işletmeye özgün bir tehlikeden doğmamış yani araya giren başka bir nedenden dolayı meydana gelmişse işverenin bu zarardan sorumlu tutulmaması gerekir. Başka bir deyişle işyerinin işletilmesi veya bundan doğan tehlikeler ile zarar arasında uygun illiyet bağı yoksa işverenin sorumluluğundan söz edilemez.» demiştir.
TBK m.71 f.1 ve f.4’ün Değerlendirilmesi
TBK m.71’de yer verilen düzenleme çerçevesinde 1. ve 4.fıkra arasındaki ilişki tartışmalara sebebiyet vermiştir. Özellikle 1. fıkrada genel bir sorumluluk halinin getirildiği, 4. fıkrada ise denkleştirmenin öngörüldüğü söylenebilir. Nitekim madde başlığı da «Tehlike Sorumluluğu ve Denkleştirme» şeklindedir.
Kanun koyucunun bu konuda bir açıklaması olmadığı gibi öğretide bu konuda bir görüş birliği de yoktur. Bir görüş olarak ilk fıkra ve son fıkra beraber okunmakta, ancak bu seferde oluşan zararın denkleştirmeye mi tazminata mı tabii olacağı tartışma konusu olmaktadır. İkinci görüş olarak da bu fıkralar ayrı ayrı yorumlanmaktadır.
F.1 ve f.4’ü birlikte yorumlayarak denkleştirmeyi savunanlara göre,
Buradaki denkleştirme, fedakarlığın denkleştirilmesi değil, meydana gelen zararın, zarara sebebiyet veren tehlikeli faaliyetten menfaat sağlayan kişi/kişiler tarafından karşılanması olarak algılanmalıdır.
Tehlike sorumluğunda öngörülen telafi mekanizması kural olarak tazminat değil, denkleştirmedir yani zararlı faaliyetten menfaat elde edenin elde ettiği menfaatin kendisinden alınıp zarar görenin zararını tazmin etmek amacıyla zarar görene verilmesidir. Denkleştirme, eski hale getirme amacı taşımamalıdır.
Kanun koyucu gerekli gördüğü durumlarda tazminat sonucunu özel düzenlemeler çerçevesinde açıkça belirtmiştir. Ancak, genel düzenlemede tazminat ile değil «uygun bir bedelin» ödenmesi ile yetinilmiştir.
TBK m.71 Çerçevesinde Denkleştirme Bedelinin Hesaplanması-Uygun Bedel
f.1 ve f.4’ü birlikte yorumlayarak tazminatı savunanlara göre,
Genel bir davranış kuralına aykırı olarak ortaya çıkan fiilin neden olduğu tazmini gereken zarar, maddi olabileceği gibi manevi bir zarar da olabilir. TBK m. 71’de öngörülen tehlike sorumluluğu açısından kanun koyucu tazmini gereken zararın biçimini sınırlandırmamıştır. Keza, zararının doğrudan ve dolaylı zarar olmasının sorumluluk açısından önemi olmadığı gibi, mağdurun fiili zararları kadar, yoksun kaldığı kazanç kaybı da bu kapsamda ileri sürebilir.
TBK m. 71 f. 4’ün, doğrudan lafzını dikkate alıp uygulayacak olursak, önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme, hukuka uygun olarak faaliyette bulunmaktaysa, TBK m. 71 f.4 hükmü, aksi halde f. 1 uygulanacaktır. Önemli ölçüde tehlike arz eden işletmelerin, büyük çoğunluğunun hukuka uygun faaliyette bulunduğu da dikkate alınırsa, hükmün uygulanmasında sıkıntılı durumlar ortaya çıkabilir. Hukuka uygun bir işletmenin faaliyetinden doğan zararlarda, denkleştirme bedelinin, tazminattan daha düşük olması ihtimali bu sıkıntılı durumu daha da net olarak ortaya koyar. Bu nedenle, TBK m. 71 f. 1 ve f. 4 hükmü birlikte okunmalı ve son fıkra hükmü ile önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin hukuka uygun faaliyette bulunmasının, onu söz konusu sorumluluktan kurtarmayacağına ilişkin duruma açıklık getirilmiş olması olarak alınmalıdır.
f.1 ve f.4’ü ayrı ayrı yorumlayanlara göre,
- TBK m. 71/1 hükmünde tehlike sorumluluğu; TBK m. 71/4 hükmünde ise fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine bağlı sorumluluk öngörülmüş bulunmaktadır. Bu itibarla maddenin kenar başlığının, her iki esası kapsar bicimde yapılandırıldığı anlaşılmaktadır.
- Her iki hükmün uygulanması bakımından da tehlikeli işletmenin faaliyeti verilen izinle yürütülmektedir; TBK m. 71/4 hükmünde yer alan “faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olması” ifadesinin, tehlikeli işletmenin faaliyeti neticesinde ortaya çıkacak olağan birtakım olumsuz sonuçlara da hukuk düzenince izin verilmiş olması seklinde anlaşılması uygun olacaktır.
- Bu bağlamda, tehlikeli işletmenin faaliyetleri esnasında vuku bulacak işletme kazaları neticesinde ortaya çıkan zararlı sonuçların giderimi bakımından ilk fıkrada düzenlenen tehlike sorumluluğu söz konusu olacaktır. Tehlikeli işletmenin faaliyetleri esnasında ortaya çıkacak, işletmeye faaliyetine izin verilirken de öngörülmüş bulunan, olağan, kaçınılmaz işletme zararlarının giderimi bakımından ise son fıkrada düzenlenen fedakarlığın denkleştirilmesine dayanan sorumluluk söz konusu olacaktır.
İşletme Sahibi ve İşleten Arasındaki İlişki
Dış ilişki : Müteselsil Sorumluluk
İşletenin mesuliyetinin sınırlanması imkan dahilinde değildir.
- İç İlişki : Rücu İlişkisi
TBK m.62 f.1
«Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.»
Kaynakça
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 71 Çerçevesinde Tehlike Sorumluluğu
Yrd.Doç.Dr.Mesut Serdar ÇEKİN
Türk Borçlar Kanunu Uyarınca Tehlike Sorumluluğu
Yrd. Doç. Dr. Mehmet ERDEM
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Düzenlemeleri Çerçevesinde Kusursuz Sorumluluğun Özel Bir Türü Olarak Tehlike
Yrd. Doç. Dr. Ayca Akkayan-Yıldırım